22 Mart 2016 Salı

Yelpaze Dansı♥




Ben 2 sene önce Korece kursuna gitmeye başlayınca kendimi tatlı mı tatlı altı arkadaşımla birlikte bir anda birçok etkinliğin içinde buldum. Zaten dilini öğrenmek istediğiniz bir ülkenin kültürüne de kayıtsız kalamıyorsunuz. Kore de Türkiye gibi renkli kültürü olan bir ülke~ Geleneksel dansları,yemekleri,oyunları…

Geçen sene Korece öğretmenimiz yelpaze dansı kursu olduğunu bize duyurunca ona da katıldık tabii. Zaten yelpaze dansını izlemek ayrı bir keyif verir bana. Rengarenk,sanki çiçekler dans ediyormuş gibi..:)

Dans öğretmenimiz önce bize Kore’nin geleneksel dans temellerini gösterdi. Bir süre garipsesek de alışmamız zaman almadı~ Çalışacak süremiz fazla olmadığı için yelpazesiz provalarımızın ardından o büyük yelpazelerimize kavuşmamız da uzun sürmedi. Hatta kendimizce eğlenmelere bile başladık~~ Bir de dans müziği var tabii. İşte ona alışmak çok uzun sürdü:D Müzik bize tamamen yabancıydı ve bir türlü ritme uyamıyorduk. Hatta gösteri günü yaptığımız birçok provayla toparlayabildik.


Aslında kostüm olarak Hanbok (Kore'nin geleneksel kıyafeti) giyecektik ama sonradan planlar değişti. Rengini grupça seçtiğimiz bir etek dikildi. Olsun o da güzeldi^^ Hala saklıyorum işte o günden bize anı kaldı~


Gösterimiz Ankara Kore Kültür Merkezi’nde oldu. Nasıl tatlı bir heyecan nasıl güzel bir stres.  Lisedeyken halk oyunları yarışmalarına katılmışlığım,eğitmenlik yapmışlığım var ama başka kültürün dansını öğrenip sergilemek bambaşka bir duyguydu. Hem de özlediğimi fark ettim gösteriye çıkmayı :( Neyse ben böyle duygu karmaşasıyla çıktım sahneye. Karşımızda Kore Kültür Merkezi müdürü Bay Cho,Korece öğretmenlerimiz,birçok Koreli ve ailelerimiz varken biraz gerilmiştik açıkçası. Ama odaklandığımızda onları görmedik bile^^



Gösteriden sonra eğitmenimizle birlikte yemeğe gitmemiz de cabası oldu. Son görüşmemizdi; çünkü 3 gün sonra Kore’ye dönecekti :( Hediyeler hazırladık,yazılar yazdık. Onlar da bizden ona bir anı oldu^^

Bol bol fotoğraf çekildiğimiz,bol bol eğlenip aynı zamanda strese girdiğimiz bir gündü. Ama çalışmaları ayrı gösterisi ayrı eğlenceliydi. Böyle farklı deneyimleri seviyorum. Farklı şeyleri öğrenmeyi,özellikle yeni bir kültürün içine girmeyi hatta orada yabancılık çekmeyi seviyorum~





                        O kadar bahsetmişken buraya bir yelpaze dansı gösterisi bırakayım ~ 

12 Mart 2016 Cumartesi

Korece Öğrenmek~~


Dil öğrenmek kimine göre stres azaltıcı kimine göre de artırıcı:) Ama bana göre kesinlikle stres azaltıcı bir yönü var! İşte ben bunalımlı bir zamanımda kafamı dağıtabileceğim bir uğraş ararken kendi kendime başladım Korece öğrenmeye. Dizilerini,filmlerini ve müziklerini yeni yeni keşfetmeye başladığım zamanlardı. Korece öğrenenlerin çoğu da bu şekilde başlıyor zaten.Alışkın olmadığımız bir dil olduğu için kulak dolgunluğu olmayan pek tercih etmiyor öğrenmeyi:)

Ben ilk başta internetten harfleri öğrenmeye başladım. Çoğu kişinin gözü harflerden korkuyor ama Korece’nin belki de en basit kısmı harfler. En fazla 2-3 günde okumayı söküyorsunuz zaten~ Daha sonra gramer kısmı geliyor yavaş yavaş. Ben Fono yayınlarının Korece kitabından devam etmiştim. Benim için çok yararlı olmuştu ki zaten Korece’nin cümle yapısı Türkçeyle hemen hemen aynı olduğu için konular ilerleyene kadar çok fazla zorlanılmıyor.

Tabii pratik yapmak da çok önemli. Baktım ben bu dili gerçekten öğrenmek istiyorum,pratik yapacak bir tanıdığım da olmadığı için Korece kursuna başlamaya karar verdim.Kursa başladıktan yaklaşık 2-3 ay sonra bir Koreliyle günlük hayattan konuşabilecek kıvama gelmiştim.Daha önceden evde çalışmış olmamın da etkisi var bunda:) Bu sıralar da bazen sıkıldıkça hikaye kitabı okuyorum. Hem kelime haznemi genişletiyor hem de okumada cidden hız kazandırıyor:)

İlerleyen konuları da kolay mı? Tabii ki değil. Bir süre laylaylom öğrenirken konular ilerledikçe zorlaşıyor. Türkçe olarak mantığa yatmayan gramerler de çıkıyor karşımıza ama biraz daha gayretle onlar da hallediliyor~

Elbette bir dili tam anlamıyla öğrenmek çok zor. Korece de öyle. Ama birileriyle iyice iletişim kurabilecek,onları anlayabilecek kadar ilerletsek fena olmaz~~

Dil öğrenmek tamamen ilgi,heves işi. Sevince bir şekilde altından kalkılıyor^^ Hem Korece kesinlikle öğrendikçe daha da zevkli hale gelen bir dil! Dizi izlerken en çok konuşmaları hoşumuza gitmiyor mu? İşte konuşmamız hızlandıkça dinlemek kadar konuşmak da zevkli hale geliyor~

10 Mart 2016 Perşembe

Anıdır~♥



Anılar hepimiz için çok değerliMesela eski bir defterinin arasından çıkan not kağıdında yazılanlara bakıp geçmişe dalmayan var mı? Ya da bundan yıllar önce alınan bir hediyeyle karşılaştığında öylece tepkisiz kalan? Bazen tüm günümüzü fotoğraflara bakmaya ayırıp geçmiş günleri düşünmüyor muyuz? Gerçi ben her sene bir önceki senemi özleyen biri olduğum için geçmişe özlem durumunu çok yoğun yaşıyorum~

Anıların bende çok ayrı bir yeri var. Hatta çevremdekilere göre abarttığım bir yönüm bu. En ufak şey,bir kalem,küçücük bir not ya da bitmiş bir parfüm şişesi bile benim için saklanmaya değer olabiliyor. Anıdır..~Tabii bu defterler,kağıtlar,ufak tefek eşyaların hepsini bir kutuda saklıyorum ve arada sırada açıp unuttuğum güzel şeyleri hatırlıyorum^^

Bugün biraz o kutuyu kurcalayayım dedim. Yine neler neler buldum! Varlığını bile unuttuğum şeyleri de. En güzeli de bu işte. Saklayıp uzun süre bakmayınca birgün karşına çıkıveriyor ya. Hemen yüzünde bir tebessüm ve o günleri düşünmeye başlamak~
                             


İşte dediğim gibi~ Şekerden küçücük bir hediyeye,unutulmayan bir doğum gününün mumundan mezuniyet çiçeğinden bir parçaya,gidilen bir konser programı kartından parfüm şişesine,kaleme... Hem de parfüm şişesi 10 sene öncesinden! Ama hala kokusu duruyor ve bana o günleri hatırlatmaya yetiyor^^
                                
                                  


Ve tabii ki ilkokuldan beri günlük yazıyorum ve birçok defter bitirdim^^ Arada bir alıp okuyorum ve en eğlenceli yanı geçmişte fazlasıyla üzüldüğün şeylere şu an gülüyor olmak. Tecrübenin ne kadar arttığını, ne kadar büyüdüğünü düşünüyorsun ve aslında ilerde de şimdiki sıkıntılarının sana saçma geleceğini fark ediyorsun. Günlük yazın,eğer başkalarına anlatamıyorsanız defterlere içinizi dökün. Onlar birçok insandan daha anlayışlı ve sizi daha çok kendinize getiriyor.

                                         


O kadar defter demişken,yazmak demişken mektuplardan da bahsetmemek olmaz tabii^^ Efendim bunlar benim ilkokuldan bu yana biriktirdiğim mektuplarım~ Daha bundan da fazlası var tabii. Önceden insanlara ulaşmak şimdiki gibi kolay değildi. Kontörün varsa bir çaldırıp kapatırdık hal hatır sormak için. E okuldan gelince günün tahlilini de mesajlaşarak yapamazdık haliyle. Öyle olunca da hemen bir defter sayfası ve kaleme sarılıp sevincimizi,üzüntümüzü dökerdik o kağıda^^  Lisede sınıf arkadaşımla bana göre mektup sadece sevgiliye ya da uzaktaki birine yazılan bir şey değildi. Biz böyle canımız istediğinde yazıp okulda verirdik birbirimize:D Bence çok da iyi yapmışız hala okuyup okuyup gülebiliyorum!~~




 
Bu kadar anı demişken anı defterimden de bahsedeyim. Evet anı defteri~ “Ben böyle bu kadar kağıdı fotoğrafı biriktiriyorum da. E nereye koyayım bunları? Hem ya unutursam ne zamana ait olduklarını?” diye düşündüm ve böyle bir defter yapmaya karar verdim. O gün hakkında kısa bir de not yazıyorum. Şimdiden çok içime sindi~

Geçmişi ve yaptığımız hataları unutmaya çalışmayalım. Belki çok üzülüp yıprandık zamanında ama onlar bize ilerde hep olumlu yönleriyle dönecekler^^


Bunları da buraya yazayım dursun dedim. Anıdır..~

7 Mart 2016 Pazartesi

  Psikolojik olarak kendimizi toparlayamadığımız zamanlar olur ya.Hem yalnız kalmak isteyip hem de sürekli başkalarına ihtiyaç duyduğumuz zamanlar.Hem nankörlük etmemeye çalışıp bolca şükrettiğimiz hem de her şeyden şikayetçi olduğumuz zamanlar.Hem bir şeyler için çalışmak isteyip hem de öylece boş boş oturmak istediğimiz zamanlar.Belki de artık yaşımız gittikçe ilerlediği halde hala bir amacımız olmamasından.Herkes bir şeyler için çabalarken bizim çabalamak istediğimiz şeyler için geç kalmış olmamız ve artık daha gerçekçi olmak zorunda olmamızdan.Bir şeylere yeniden başlamak istediğimiz halde hiç cesaretimizin olmamasından.İnsanların hayallerimizle dalga geçmesinden.Başkaları için yaşamamızdan.Onlar ne der diye hayatımızı yönlendirmemizden.Geçmişteki akılsızlıklarımızın cezasını geleceğimizle ödememizden.Bazı şeyleri değiştirmek isteyip değiştiremememizden.En sonunda hayırlısı olsun,demek ki böyle olması gerekiyormuş dediğimiz halde düşüncelerimize söz geçiremememizden...


  Bütün bunları aynı anda sürekli düşününce toparlanması da zor oluyor tabi. Bir gün tüm bunları düşünüp kendini kapatırken diğer gün şükrediyorsun.Bir gün herkesle çok iyiyken diğer gün sanki hepsinden nefret ediyormuş gibi davranıyorsun.Aslında şükredecek şey o kadar çokken sen bu düşünceleri atamıyorsun kafandan.Beklemek gerekiyor galiba. Her şey yoluna girecek,elbet ben de böyle arafta kalmayacağım.

  Herkes için çizilmiş bir yol var ve hayatın bize neler getireceğini bilemiyoruz. Belki de bundan bir sene sonra hayatımızın en güzel günlerini yaşıyor olacağız. Belki içinde bulunduğumuz bütün sıkıntılara değecek.

  Ne olursa olsun insan sevdiği şeyleri yaparsa motive oluyor. İnsan kendini iyi hissederse başkalarına da yararlı oluyor. Yapmak istediğimiz şeylerden hiçbir zaman vazgeçmeyelim. Başkaları ne der diye düşünmeyip nasıl iyi hissediyorsak öyle yaşayalım~

 O zaman bütün bu düşünceleri burada bırakıp yarın yepyeni bir güne uyanmalı~


                  Yine güzel bir şarkı bırakayım buraya ben