8 Eylül 2018 Cumartesi

Bir Garip Piknik Hikayesi


Merhabalar!
Ne güzel serinledi havalar değil mi? Ama bilin bakalım bu güzel havaları kim evde hasta geçiriyor? Tabii ki ben! 
Bugün çok şükür daha iyiyim:) Hazır kendimi toparlamışken yazıp yazmamak konusunda tereddütlü olduğum bir anımı paylaşmak istedim.
Kurban bayramında gittiğimiz pikniğin huzurlu başlangıcını ve biraz sinir bozucu sonunu anlatacağım:))
Köye gittiğimizde her sene fırsat bulursam hadi ormana pikniğe gidelim diye darlıyorum bizimkileri. Eski bir yazımda da bahsetmiştim Üyük Ormanı'ndan. O kadar huzur verici o kadar sakin bir yer ki. Sabah çok erken olmamasına rağmen bomboştu. Hemen güzel, geniş bir yer kaptık:) Tabii ki pikniğin olmazsa olmazı salıncağımı kurduk:)) Günün ilerleyen saatlerinde neler yaşayacağımızdan habersiz mutlu mesut, sessiz sakin tadını çıkardım doğanın~


Yaklaşık 1 saat sonra çevremiz dolmaya başladı. Tam da piknikçilerin geldiği yere gelmişiz nerden bilelim?:) Neyse, saygılı olunduğu sürece insanlardan neden rahatsız olalım? Ama anlamadığım konu şu ki; insanlar oraya doğanın tadını çıkarmaya gitmiyor mu? Kuş seslerini dinlemeyeceksem, temiz havayı solumayacaksam evimin bahçesinde de piknik yapabilirim gayet:) Şimdi ne olmuş olabilir ki bu kadar diyebilirsiniz. Geldikleri gibi bir müzik açtılar. Tamam aç, yine aç ama kendi duyacağın şekilde aç değil mi? Neden tüm orman o müziği dinlemek zorunda kalsın ki? Neyse dedik içimize attık. Biraz çalar sonra kapatırlar herhalde dedik. Öyle de oldu zaten. Neyse ki anlayışlı insanlarmış. Biraz kalabalıktan uzaklaşalım diye kardeşimle birlikte dolaşmaya gittik. O kadar huzur verici bir yer ki~
Dolaşmamızı bitirip ailemizin yanına dönüyorduk ki... Derinlerden bir oyun havası sesi geliyor. Yaklaştıkça arttı arttı.. Yeni bir aile gelmişti. Bu sefer onlar açmış. Neyse dedik az sonra kapatırlar zaten. Evet kapattılar. Çünkü yemek yemek için oturmuşlardı ve arabesk bir parçayı son ses açmışlardı. Bu da yemek müzikleri galiba diye düşündük. Gerçekten insanlar nasıl bu kadar saygısız olabiliyor? 
Peki bu kadarla kaldılar mı sizce? Hayır tabii ki. Az sonra tekrar oyun havası açtılar. Şöyle bir ortam düşünün; 2 farklı kalabalık aile var. Ortalarında biz varız ve iki farklı aile iki farklı oyun havasını sonuna kadar açıp (nedendir bilmiyorum) gereksiz bir nispetle oyun havası oynuyorlar. Birbirlerini tanımadıklarından eminiz, ama biz sizden daha güzel oynuyorz havası mı bu? Ya da en çok biz rahatsız ederiz insanları yarışı mı? En son birbirimize söylediklerimizi duyamaz hale gelmiştik. Kuşlar bile ötmekten vazgeçip kaçmışlardı. Kendi bahçemizde sessiz sakin çayımızı içeriz deyip apar topar ayrıldık ordan. 
Gerçekten nasıl bu kadar duyarsız olabiliyor insanlar ya? Madem oynayıp eğlenmek istiyorsun, eğlendin bitti. Abartma ama değil mi?  Gönül isterdi ki geçen seneki gibi huzur dolu bir yazı yazayım ama maalesef bu sefer öyle olmadı.

"Okuyunca ben daraldım ya" diyenler için geçen seneki yazımı şöyle bırakıyorum~

İnsanların birbirine daha saygılı olacağı bir gelecek umuduyla..:)
Mutlu hafta sonları~



5 Eylül 2018 Çarşamba

Sevgili Günlük~♡

Merhaba!
Sonunda bitirdik Ağustos ayını~ Umarım huzurlu bir Eylül'e başlangıç yapmışsınızdır~
Ben biraz hareketli, çokça mutlu, biraz da hüzünlü bir başlangıç yaptım. Mutluyum, çünkü kardeşim istediği üniversiteyi ve istediği bölümü kazandı♡ Hüzünlüyüm, çünkü ilk defa kardeşimden ayrı kalacağım:( Bu ayın ortasında İstanbul'a yolluyoruz kardeşimi inşallah~ Onun telaşı sardı bizi tabii. Umarım her şey çok güzel olur ve umarım ayrılığa hemen alışırız.

Bir yandan da bol bol kitap okuyorum, dizi izliyorum. Uzun zamandır istediğim gibi kitap okuyamıyordum. Romana kendimi veremiyordum bir türlü. Kafam dolu olduğundandı belki de. Ama son aylarda istediğim tempoya ulaştım~ Ağustos ayında yaptıklarımdan bahsetmek istiyorum biraz~ Bu ay okuduklarımdan başlayım o zaman:)

John Katzenbach - Şizofren
Bu yazarın okuduğum ilk romanıydı ve bu romandan sonra diğerlerini de okumaya karar verdim. Okurken kendimi kaptırıp karakterlerle birlikte heyecanlandığım, endişelenip korktuğum bir romandı. Ben uzun uzadıya betimlemeleri sevmem. Bazı yerlerde fazla betimleme vardı bana göre ama kesinlikle sürükleyici bir kitap, tavsiye ederim~

Livaneli - Huzursuzluk
Zaten birçok kişinin okuduğu, ama benim daha yeni okuyabildiğim kitap:) Bir çırpıda bitti ve kesinlikle sonuna kadar sürükledi. Hem merak ettirdi hem bilgilendirdi~

Sarah Jio - Mart Menekşeleri
Bu yazar hakkında ön yargılarım vardı aslında. Aşk romanlarını hiç sevmem ve o tarzda romanları olduğunu düşünüyordum. Düşünüyordum dedim, çünkü evet ne kadar aşk romanları yazsa da romanlarının içinde sonunu merak ettiren bir gizem var. Arkadaşımın önerdiği 2 kitabını okudum ve ikisi de o tarzda olunca beni sürükledi:)

El Kızı - Orhan Kemal
Instagram hikayemde de bahsettiğim gibi, yer yer -tamam tamam çoğunlukla- sinirlendiğim, keşke karakterlere müdahale edebilsek diye düşünerek okuduğum bir roman oldu~ Eskinin -bazı bölgelerde hala devam eden- Türk aile yapısını bildiğimiz için konunun içine hemen girebileceğimiz bir kitap.  Sonu belki de bazılarının beklediği şekilde bitmiştir ama benim beklemediğim bir şekilde bitti. Güzel ve sürükleyiciydi~
Şu anda da Ahmet Ümit - Beyoğlu'nun En Güzel Abisi'ni okuyorum. Ahmet Ümit'i zaten seviyorum ve kitaba tereddütsüz başladım. Güzel olduğundan eminim~


Uzun zamandır paranormal bir dizi olsa, her bölüm farklı farklı paranormal olay olsa, hiç bitmese diye diye dizi arıyordum. Supernatural'ı biliyordum aslında ama nedense başlamamıştım hiç. Birkaç ay önce bir bölüm izleyim diyerek başladım, şimdi 8. sezondayım😄 Hem her bölüm farklı bir olay var hem hiç bitmiyor, tam istediğim gibi😄
Bu arada bilenler bilir, Dean~♡
Yes, you're😍

Bu arada yeni bir diziye daha başladım. Malum 14 sezonluk dizi Supernatural, onu bitirmeyi beklersem ohoo :) Başladığım dizi The Innocents. İlginç bir konusu var. Tabii ki bilim kurgu türünde:) Sanırım daha 4. bölümdeyim ve çok ilgimi çekti~
Sense 8'e başlamıştım ama onu yarım bıraktım:( Başlarda heyecanlıydım, severek izledim ve konusu çok hoşuma gitti ama nedense sonradan sıkıldım. 7. bölüme gelmeme rağmen dizi çok yavaş ilerliyor gibi geldi. Sonradan hızlanıp daha ilgi çekici oluyor mu? Pes etmeden devam edeyim mi diziye? İzleyenler bilgilendirirse sevinirimm:))


Ve tabii ki arkadaş buluşmaları! Havalar o kadar sıcak o kadar sıcak ki dışarı adımımı bile atmak istemiyorum. Artık gerçekten yaz mevsimine dayanacak gücüm kalmadı ve Eylül'ün sonbaharı getirmesini sabırsızlıkla bekliyorum~ Geçtiğimiz hafta neyse ki Ankara biraz insaflı davrandı ve günün tüm sıcağını unutturacak bir yağmur yağdı akşam♡ 

İşte böyle:)
Bu sıralar neler izlediğimi, neler okuduğumu ve neler yaptığımı paylaşmak istedim sizlerle.
Her gününüz bir öncekinden çok daha eğlenceli geçsin!
Hep mutlu olun!♡ 

27 Ağustos 2018 Pazartesi

Gezelim, Görelim, Eğlenelim!~♡ | Kapadokya


Merhabalar!
Aslında gecikmiş bir yazıyı yazmak için geçtim bilgisayarımın başına:) Şu an arka planda Ceylan Ertem- Uçurtma çalıyor. Bir yandan mırıldanıp bir yandan yazmak zorunda kalacakmışım gibi geliyor:))

Bayramdan önce Pazar günü babam hepimizi şaşırtarak hadi Kapadokya'ya gidelim dedi. Normalde biz derdik hadi gezelim, şuraya gidelim diye:) Gitmek istiyordum ama kısmet olmamıştı bir türlü. Ben küçükken 2-3 defa gitmişiz ama hatırlamıyorum tabii:))
Hem de bilinçli olarak oraları görmek daha iyi oldu benim için de:)

Gittiğimizde ilk olarak Uçhisar Kalesi'ne çıktık. O sıcakta bol bol merdiven çıktık, dinlendikçe de fotoğraflar çektik:) Bazen bu kadar yeter mi ki çıkmasak mı daha desek de zirvedeki manzarayı düşünerek motive ettik kendimizi:)
Çıktığımızda da harika bir manzarayla karşılaştık♡
Yanlış hatırlamıyorsam tam 8 TL, öğrenci 4 TL verdik.

Manzaranın muhteşemliği♡


Daha sonra asıl merak ettiğim yer olan Kaymaklı Yeraltı Şehri'ne gittik. Kapalı alanda duramadığım için dayanamam çıkarım sanıyordum ama sandığım kadar basık değildi. Ya da yıllaar yıllar önce insanların orada yaşadığını gözümde canlandırırken fark etmedim bile o basıklığı:) Dışardan daha serin olduğu kesindi ama. İnsanlar savaşta sığınmak için oluşturmuşlar. Erzak yeri, şaraphane, oturma odası, kilise, duvarlarda mum koymak için delikler... Sadece tünellerden geçerken zorlandım. O kadar dardı ki. Önümde kimsenin kalmamasını bekleyip koşarak geçtim. Yoksa dayanılacak gibi değildi benim için:) Neyse ki biri hariç kısa kısa tünellerdi. 
Bir daha gitsem bir daha ziyaret ederim, çok etkileyiciydi benim için:)





 


-Çabuk çekk bunaldımm!


Ordan doğru göreme açık hava müzesine gittik. Manastırlar, kiliseler, yemekhanelerin bulunduğu bu yer, 4. yüzyılda dini eğitim merkezi olarak kurulmuş. Kiliselerde o zamanlar duvarlara çizilen resimler hala korunuyordu. Fotoğraf çekmek yasak olduğu için içerden fotoğraf çekemedim. Oralardaki yaşanmışlıkları hissetmek o kadar etkileyiciydi ki:) 
Girişte ücreti ödedikten sonra kiliseleri gezmek ücretsizdi ama bir tanesi hariç. Karanlık kiliseye girişler 10 TL'ydi ve tabii oraya kadar gitmişken görmemek olmazdı:) İçlerinde en çok korunmuş, çizimleri bugüne kadar en az hasarla gelmiş kilise de oydu zaten. Belki de o yüzden paralıdır diye düşündüm. Bazı kısımlar sanki daha dün çizilmiş gibi yeni görünüyordu.








Kiliseleri gezerken annemle dikkatimizi çeken şey, duvarda resimlerdeki yüzlerin ve -genel olarak- gözlerin kazılmış olmasıydı. Bazı resimlerde her şey olduğu gibi dursa da gözler ya da yüzler karalanmıştı. Yüzyıllar önce kasıtlı yapılmış bir şeydir belki diye düşünmeden edemedim. Aslını bilemem tabii:)

Günün sonuna doğru o kadar yorulmuştuk ki, Peri Bacaları'nı görmeye halimiz kalmadı. Başka zaman artık diyerek Avanos'ta bir mekanda karnımızı doyurduk:)
Mekanın yanındaki tatlı mı tatlı kahveciden de bahsetmeden edemeyeceğim. Biraz dinlenelim kahve alalım dedik ve kardeşim internetten bu güzel mekanı buldu. Neyse ki hemen yakınımızdaydı:) Çalışanları da öyle iyiydi ki. Oraya yolunuz düşerse bir uğrayın derim:)









Yorucu ama harika bir gündü ve sizinle de paylaşmak istedim♡

Mutlu Geceler♡


16 Ağustos 2018 Perşembe

Ispanaklı Kek ♡

Merhabalar♡
Farklı ama çok lezzetli bir tarifle karşınızdayım! Ispanak sevmeyen biri olarak ıspanağın bu kadar lezzetli olacağı hiç aklıma gelmezdi♡ Yapımı kolay, lezzeti bol bu kekin tarifini sizlerle de paylaşmak istedim:)

Malzemeler
♡ Yarım kilo ıspanak
♡ 3 yumurta
♡ 1.5 su bardağı şeker
♡ Yarım su bardağı sıvı yağ
♡ 1 paket kabartma tozu
♡ 1 paket vanilya
♡ Yeterince un (normal kek kıvamına gelinceye kadar)

Kreması için:
♡ 2 paket kremşanti
♡ 1 su bardağı süt

Yapılışı

 
Ispanakların sadece yaprakları ayrılır. (Saplarının olmaması önemli:) )
Ispanaklar yıkanıp suyu iyice süzüldükten sonra robottan geçirilir. Daha sonra içine sırayla yumurta, yağ, şeker, un konur. Normal kek kıvamına gelene kadar robotta karıştırılır. En son vanilya ve kabartma tozu konur.

Küçük bir kase kadar ayrılarak kalanı yağlanmış tepsiye dökülür. (Kasedeki,  kekin üzerine kullanmak için ayrıca pişirilecek.) 180 derecede pişirilir. Küçük bir kase kadar ayırdığımız kısmı da pişirilip rendelenme kıvamına gelinceye kadar kurutulur. 

Kremşantiyi üzerine sürdükten sonra rendelenen ıspanaklar kremşantinin üzerine dökülür.

İşte bu kadar:)
Afiyet olsun♡


* Ayırdığınız ıspanak saplarını kavurup yemek yaparak değerlendirebilirsiniz:)

13 Ağustos 2018 Pazartesi

Balkonuma Davetlisiniz~♡

Merhabalar!
Sıcak yaz günlerinde özellikle de akşamları insan serin serin oturup huzur bulacağı bir yer olsun istiyor. Parka bahçeye gidemeyecek kadar üşengeçseniz ve özel alanınızda kendi başınıza vakit geçirmek istiyorsanız balkonlarımız imdadımıza koşuyor!:)

Bu eve taşındığımızda en sevdiğim yer odam ve tabii ki balkonum olmuştu. Önceki evimizde odalar salona bağımlı olduğu için hep hayal ederdim sessizlik istediğim zaman odama çekilmeyi. Hatta odamda da bir bölme olsa da kitap okuyacağım zamanlar da oraya geçsem tamamen sessizlik olsa dediğim zamanlar olurdu. Burası tam da istediğim gibi oldu o yönden:)

1 senedir balkonumu giyinme odası gibi kullanıyordum. Gardırobumu balkona koymuştum ama artık eve alışınca düzenlemeler yapmaya karar verdim. Gardırobumu odama koydum ve küçük balkonumu düzenlemeye başladım:)

O zaman sizi şöyle alayım efendim:)

Bu kapıya da tül alacaktım ama daha alamadım. Evet 1 senedir alamadım🙍
Balkonuma girdiğinizde sizi bu küçük fiskos karşılıyor:) Aslında çiçekler almayı düşünüyordum üzerine, bir köşeyi çiçek köşeyi yapacaktım ama henüz alamadım. Böyle de güzel oldu aslında. Kahvenizi alıp balkonuma geldiğinizde karıştırmanız için kitap da koydum oraya:)
Buraya taşınırken eski komşumuzun hediye ettiği bu sepeti de "bununla bir şey yaparım ki ben" diyerek seve seve aldım:) Dergilerimi koydum içine, hemen elimin altında oluyor sıkıldıkça oturup karıştırıyorum:)
Buraya ilk taşındığımızda balkona kuşlar gelmesin diye aldığımız balıkçı ağını, balkona cam yaptırınca odama dekor yaptım. Annemin fikriydi bu tabii:) Sonra balkonumda daha güzel duracağını düşünüp balkonuma aldım:) 

Bir nevi hatıra köşesi diyebiliriz buraya da sanırım. Şimdilik arkadaşlarımın hediyelerini ve Kore Kültür Merkezi'nde bir etkinlikte alıp anı olarak sakladığım kartpostalı astım:) Bir de çiçeklendirdim biraz. Daha düzenlemeler yapacağım muhtemelen:)
Halı sermesem mi diyordum ama akşam otururken serin olduğunu fark edince evdeki bu küçük halıyı kullandım:) Sarı armut koltuğumu da annemle babam doğum günümde hediye etmişti. İyi ki pembe rengi seviyorum diye pembe almamışlar diye düşündüm. Sarı ne kadar yakıştı buraya:)
Balkonumu düzenlediğimden bu yana akşamları saatlerimi burada geçiriyorum:)
Işıklardan yıldızları göremiyordum ama benim de kendime göre bir manzaram vardı:)) 

Umarım keyif alarak gezmişsinizdir minik balkonumu:)
Önerileriniz varsa öğrenmek isterim 

Mutlu Akşamlar!